19 Mayıs 2010 Çarşamba

Vah Çanakkalem vah; of Çanakkalem of!

Günlük gazetele haberlerine bakıyorum, beynim dumura uğruyor. Artık ciddi anlamda bir tıkanmanın yaşandığını görüyorum. Kurumlara bakıyorum. Sivil toplum örgütlerine bakıyorum. Bakıyorum bakıyorum; yaptıklarına ettiklerine bakakalıyorum. Ne yazacağımı da şaşırıyorum. Onun için bu hafta konuları kısaca bölümlere ayırarak işlemek istiyorum. Bakalım gözünü çıkarmadan, işin özünü anlatabilecek miyiz!

Şaşırdıklarım

Kadın Girişimciler Kurulu

Çanakkale Ticaret Ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler Kurulu Gülben Ergen'e 'Yılın Sosyal Girişimcilik Projesi Ödülü' veriyor. 'Çocuklar Gülsün Diye' bir proje geliştiren Gülben Ergen, Çanakkale tarafından ödüle layık görülüyor. Ödülü veren Çanakkale'nin girişimci Başkanı Dr. Meltem Çetin. Yani doktor kendisi. Ödülü alan
sanatçı. Aktif üç bine yakın üyesi olan ÇTSO'da ne kadar kadın üye var bilmiyorum. Onlardan birine ödül verseler haber olamayacaklarını mı düşünüyorlar onu da bilmiyorum. Bildiğim çok güzel hareketler bunlar! Gülben Ergen'i getirdik Çanakkale'ye. Hayırlı olsun. Girişimciliğimiz uçuşa geçer artık!

Kalkınma Ajansı

Kalkınma Ajansı Beyin Fırtınası Toplantısı düzenliyor. Yani herkes beynini rahat bırakacak, konuşacak. Aklına geleni söyleyecek. Davet edilenlere bakıyorum, hepsi iş güç sahibi, bürokrat vs. vs. Günlerden pazar. Mekan lüks bir otel. İsme davetiyeli liste. Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Mustafa Gündoğan konuşuyor. "Benim tasarladığım vizyon ise kısaca önümüzdeki süreçte Türkiye’nin dünyada en ileri 10 ülkeden biri olması ve Türkiye’de en gelişmiş 10 ilinden biri olacak Çanakkale’nin öne çıkmasıdır” İyi, güzel. İş olmuş bitmiş! Hayırlı olsun. O zaman niye topladın onca insanı? Bunu söylediğine göre nasıl yapacağını da biliyorsundur herhalde. 

Özel Hastane

Özel Anadolu Hastanesi ile ilgili kulağımıza gelen haberler var. Çalışanların maaşlarını zamanında ödeyemedikleri söyleniyor. Ama o da ne; herhalde Yönetim Kurulu Başkanı da bu konuyu duydu ki, demeç veriyor. Çanakkale'de vergi sıralamasına girdiklerini ve büyümeye devam ettiklerini anlatıyor. Hatta karlı bir kurum olduklarını anlatıyor. Ama maaşlarla ilgili birşey demiyor.


Takdir ettiklerim

Çanakkale Barosu

Hafta sonu yeni binalarının açılışını yaptılar. Türkiye'nin nufüsa göre en büyük barolarından birisi olarak kendilerine yakışan bir mekan ortaya çıkarmışlar. Canı gönülden tebrik ediyorum. Dört dörtlük bir mekan ve dizayn. Tülay Ömercioğlu ve yönetim kurulu arkadaşlarını kutluyorum.

Bahar Şenlikleri

Üniversitemizin halka açık olan yılsonu etkinlikleri bu yıl da muhteşem geçti. Sanatçılar seçmeydi. Çanakkaleli gençler için müthiş bir moral oldu. Bu kentte yaşadığına ve bu üniversitede eğitim gördüğüne sevinen gençleri gördüm. Ne güzel.

Rektör Ali Akdemir

Geride bıraktığı üç yılını değerlindirmek için düzenlediği toplantıya il dışında olduğum için katılamadım. Ancak, toplantıyı izeleyen arkadaşlardan detayları öğrendim. Söylediklerinin hepsi doğru. Mantıklı bir çizgide üniversite yoluna devam ediyor. Büyüyor. Maddi sıkıntısı yok. Bu en önemli koşullardan birisi. Akdemir bunu başardı. Gerisi beni fazla ilgilendirmiyor. Rektörlük için başka bir seçeneği de önümde görmediğim için bu konuda da yorum yapamam.

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir şehrim var; içinden otobüsler, gemiler geçer...

Birde tren geçseydi tam olacaktı! Otobüsler geçer bakarız. Gemiler geçer bakarız. ... trene baktığı gibi de bakmış olurduk!..
Bazı şeylere çok üzülüyorum. Hele yalan yanlış haberlere daha da. Arkadaş Ankara'dan açıklama yapıyor; bilen bilmeyen de doğru sanır. Beş günde 40 milyon dolar bırakmış Anzac kardeşler!..
Ben de diyorum bir haftadır her yerimiz para oldu. Cüzdanda yer kalmadı. Banka hesapları doldu taştı. Nerden geliyor bu paralar diye!
Peh pehh peh!..
Paraya bak paraya!..
Hergün yüzlerce otobüs geliyor Çanakkale'ye.. Bir de onların bıraktığı paralar! Zengin olduk valla. Ali Akol selam da vermez artık bize! Basın büfe Sami abimiz içinde ühde olan gazeteciliğe milyon dolarlık bir yatırımla geri döner çok yakında!..
Ama ben biliyorum. Kültür Türizm Müdürü Şinasi Bey geldikten sonra açıldı işler!.. Kendisinin Ankara'yla arası çok iyiya.. Bir de şu belediye biraz çalışsa! Eğer turizm tam istediğimiz gibi değilse ki öyle; bilin ki belediyenin yüzünden!
Şinasi bey kaç kere söyledi, bu Çanakkale pis diye ama nafile..
Biraz daha temiz olsa 40 milyon dolar değil, 80 milyon dolar bırakırdı turist kardeşler!


                                                  ***

Mehteranlı karşılama..

Kepez Limanında turistleri mehteranla karşılamışlar.Bence uymuşta; aynen limanın çalışma temposu gibi; iki ileri bir geri! Kepez Belediye Başkanı Ömer Faruk Mutan'da gitmiş. İçim bir tuhaf oldu. Ulan dedim bu turistler ürkmesin mehterandan!..
Hoş onlar bizi yamyam olarak bilir ama! Belli de olmaz. Korkmamışlardır herhalde. Ama Troya ören yerine doğru giderken şöyle de düşünmezler mi ki; atalarımız kimlerin elinde kalmış falan diye..


                                                                            ***
Ya arkadaş ne yazacağımı şaşırdım bu sıralar.

Geçen hafta Esnaf Odaları Birlik seçimini yazacaktım; sonra bir kare fotograf gördüm. Birlik kongresine katılan erkan dizilmişti. Sıra sıra...
Mustafa beye allah uzun ömür versin. Bu işi yapıyor. Baktım baktım, kongre o kadar anlamlı ki; bizim erkan da tam kadro katılmış. Brova Mustafa beye..
Ben başkan diye buna derim. Hayırlı uğurlu olsun. Bir dört yıl daha esnafımız huşu içinde bir hayat sürecekdir inşallah...
Bu arada keşğegin tadı da kaçtı. Dana ya da koyun eti yerine tavuk etinden keşkek yapıyorlar.. Yenmez bu keşkek de..

Bir şehrim var; içinden otobüsler, gemiler geçer...

Birde tren geçseydi tam olacaktı! Otobüsler geçer bakarız. Gemiler geçer bakarız. ... trene baktığı gibi de bakmış olurduk!..
Bazı şeylere çok üzülüyorum. Hele yalan yanlış haberlere daha da. Arkadaş Ankara'dan açıklama yapıyor; bilen bilmeyen de doğru sanır. Beş günde 40 milyon dolar bırakmış Anzac kardeşler!..
Ben de diyorum bir haftadır her yerimiz para oldu. Cüzdanda yer kalmadı. Banka hesapları doldu taştı. Nerden geliyor bu paralar diye!
Peh pehh peh!..
Paraya bak paraya!..
Hergün yüzlerce otobüs geliyor Çanakkale'ye.. Bir de onların bıraktığı paralar! Zengin olduk valla. Ali Akol selam da vermez artık bize! Basın büfe Sami abimiz içinde ühde olan gazeteciliğe milyon dolarlık bir yatırımla geri döner çok yakında!..
Ama ben biliyorum. Kültür Türizm Müdürü Şinasi Bey geldikten sonra açıldı işler!.. Kendisinin Ankara'yla arası çok iyiya.. Bir de şu belediye biraz çalışsa! Eğer turizm tam istediğimiz gibi değilse ki öyle; bilin ki belediyenin yüzünden!
Şinasi bey kaç kere söyledi, bu Çanakkale pis diye ama nafile..
Biraz daha temiz olsa 40 milyon dolar değil, 80 milyon dolar bırakırdı turist kardeşler!


***

Mehteranlı karşılama..

Kepez Limanında turistleri mehteranla karşılamışlar.Bence uymuşta; aynen limanın çalışma temposu gibi; iki ileri bir geri! Kepez Belediye Başkanı Ömer Faruk Mutan'da gitmiş. İçim bir tuhaf oldu. Ulan dedim bu turistler ürkmesin mehterandan!..
Hoş onlar bizi yamyam olarak bilir ama! Belli de olmaz. Korkmamışlardır herhalde. Ama Troya ören yerine doğru giderken şöyle de düşünmezler mi ki; atalarımız kimlerin elinde kalmış falan diye..

Ya arkadaş ne yazacağımı şaşırdım bu sıralar.

Geçen hafta Esnaf Odaları Birlik seçimini yazacaktım; sonra bir kare fotograf gördüm. Birlik kongresine katılan erkan dizilmişti. Sıra sıra...
Mustafa beye allah uzun ömür versin. Bu işi yapıyor. Baktım baktım, kongre o kadar anlamlı ki; bizim erkan da tam kadro katılmış. Brova Mustafa beye..
Ben başkan diye buna derim. Hayırlı uğurlu olsun. Bir dört yıl daha esnafımız huşu içinde bir hayat sürecekdir inşallah...
Bu arada keşğegin tadı da kaçtı. Dana ya da koyun eti yerine tavuk etinden keşkek yapıyorlar.. Yenmez bu keşkek de..

2 Mayıs 2010 Pazar

Hayırlı günler; Hayır'lı günler!

Cuma günleri yaptığım telefon görüşmelerinde içimden hep 'hayırlı günler' demek gelir. Karşı taraf telefonu açınca da 'hayırlı günler' derim. Bu 'hayırlı günler' temennisi, hiçbir cenahta hoşnutsuzluk yaratmaz. Aksine, kiminin hoşuna gider; kimisi de espiri olarak algılar. Ancak bu hafta çok ilgirç bir şey oldu. CHP İl Başkanı Serdar Soydan'ı arayıp 'hayırlı günler' dememle birlikte, iş çok farklı bir boyuta girdi. Serdar Başkan'ın kafasında 'hayırlı' çok değişik bir çağrışıpla canlanıverdi.
Evet evet dedi. Bundan sonra hep 'hayırlı' cümleler kuracağız. Tabi benim jetonda o zaman düştü. Türkiye tarihinin en ilginç anayasa değişikliklerini yaşadığımız ve kısa bir süre sonra da referandum ortamına gireceğimiz bir zamanda; benim cuma günleri için kullandığım 'hayırlı günler' gerçekten gelmişti.
Bir zamanların en gözde yarışması olan; Erkan Yolaç ile 'evet - hayır' yarışmasını tüm ülke olarak sanırım Temmuz ayında oynayacağız.
Biliyorsunuz bu yarışmada evet ve hayır sözcüklerini kullanmak yasak. Ama refarandumda mecburen bir seçim yapmak zorunda kalacağız. Yaptığımız seçime göre de Türkiye'de siyasi anlamda bazı değişimler yaşanmaya başlayacak.
Ne diyeyim! Şimdiden 'hayırlara vesile olur' inşallah!

Gazeteciliği ve gazeteciyi bilmeyenlere hatırlatma..

Türkiye'de eskiden iki çeşit medya vardı. Holding medyası ve fakir medya. Bu tanım, AKP hükümeti ile birlikte 'yandaş' ve yandaş olmayan medya olarak gelişim gösterdi. Ulusal çapta yayın yapan gazeteler ve gazeteciler artık açıkça bu tanımlamaları kullanıyor. Kimse de rahatsız olmuyor. Yine bu iki grup arasında kıyasıya bir kadrolaşma mücadelesi yaşanıyor. Son olarak Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Seçimlerinde gördük. Artık güçlü hale gelen bu 'yandaş' meyda grubu tarihte ilk defa burada liste çıkardı. 3400 üyesi bulunan Gazeteciler Cemiyeti'nde, Nuh Albayrak önderliğinde liste hazırlayan cemaat ve yandaş medya gücünü sınamaya çalıştı. 996 gazetecinin oy kullandığı seçimlerde, bu grup en fazla 364 oy alabildi. 598 oy alan Orhan Erinç ve arkadaşları yeniden yönetimi kazandı. ( Burada bir hatırlatma yapayım. Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti olarak biz bu zamana kadar hiç seçim yapmadık. Boğaz Medyanın patronu İsmet Akıncı derneği kurdu. Uzun yıllar da başkanlık yaptı. Daha sonra Demokrat Parti İl Başkanı olunca da, Zaman gaztesi ve Cihan Haber Ajansı temsilcisi Muzaffer Altunay'a devretti. Muzaffer'i kişilik olarak severim. Bu konuda bir sıkıntım yok. Ama, barışın kenti çağdaş, okumuş yazmış Çanakkale'de bunlar yaşandı. Geldiğimiz ve gideceğimiz noktayı artık siz düşünün!)
Ben Çanakkale'de sık sık hakim karşısına çıkan bir gazeteciyim. Daha önce de sizlere kendim duyurdum. Çünkü diğer arkadaşların bu konuda haber yapmak gibi bir alışkanlıkları yok. Biz kendi kendimize yargılanıyoruz. Ne gelen var ne giden. Ne de merak eden!
En son yine Vali Yardımcısı Tahir Demir kendisine 'kamuoyu'nun karnesi' bölümünde 3 verdim diye dava açtı. Mahkemeye çıktık. Davacıyım dedi. Bende klasik savunmamı yaptım. Dedim ki; Basın yönetenler ve yönetilenler arasında sürekli bir iletişim ve denetim organıdır. İlkeli ve sorumlu yayın yapmakla basın, devlet otoritesini sınırlayan, birey özgürlüğünü koruyan bir faktördür. Bunun için de haber ve yorum hakkı kutsaldır.
Şimdi ben Tahir Demir'in ilkokul çocuklarından sigara içmeyeceklerine dair yazılı belge almasını haber yapmayacak mıydım? Tahir Demir'in, hiçbir kanuni yetkisi olmadığı halde Milli Eğitim Katı kadınlar tuvaletini basmasını ve orada yakaladığı bayana ceza kesmesini haber yapmayacak mıydım? Bunlar haber değil mi!
Devletin bir memuru olarak Tahir Demir'in dokunulmazlığı falan mı var ki? Geçenlerde Yeniceliler gecesi vardı. Yönetim Valiliğe gitmiş, Tahir Demir'e davetiye vermişler. O da ne, gecede benim konuşma yaptığımı görünce 'olmaz' demiş, gelmedi. Herhalde geçtiğimiz gece Ankara Ticaret Odasını ağırlamak için verilen yemeğe benim de geleceğimi ve karşısında beni göreceğini düşünemedi ki, gelip protokol masasında ki yerini aldı! Yemeğini yedi. Eğer gelmeseydi, valla o yemek bize zehir olurdu; boğazımızdan geçmezdi! Kafayı taktığımız işlere bakın! Daha bunlar da bişey değil. Başka yaşadıklarımızı da anlatsam, bilmiyorum ne yaparsınız!