20 Temmuz 2010 Salı

Taraf olmayan bertaraf olur!

Bu cümleyi uzun yıllar Kamuoyu Gazetesinin logosunda okumuşsunuzdur. İlke olarak hep taraf olmuş ve tarafımızı da açıkca ilan etmişizdir. Benim karakterimde tarafsız olmayı kaldıran bir yapı taşımaz. Ne düşünüyorsak, ne görüyorsak açıkca ortaya koyarız. Çanakkale'nin tarafında olduğumuzu, bazı güç odaklarıyla pek yakın ilişki kurmadığımızı takip eden okuyucularımız iyi bilir. Bu bize para kazandırmaz, ama saygınlık anlamında çok şey kazanmışızdır. Artık tek geçer akçe olan paranın güçünü elbette biliriz, ama parayla saygınlık satın alınmayacağını daha iyi biliriz.
Şimdi durup dururken bu konuya niye girdim onu da söyleyeyim. Herkesin ağzında Çanakkale'de çok gazete olduğu ve bu durumdan çoğu kişinin rahatsızlık duyduğu söylenir durur. 'Birisine reklam versen diğeri de istiyor canım' gibisinden yakınmaları çok duyarız. Ama bu yakınmayı yapan kişi şunu düşünmez; Çanakkale'de gazete reklam fiyatları belediyenin suyundan daha ucuzdur. Sektörde bir tekel meydana gelse, vereceğiniz bir aylık reklam parası bile şuanda bütün gazetelere verdiğiniz rakamı bulacaktır. İşte bunu kimse düşünmez. Bizim zavallı arkadaşlar ' ne verirsen ver abi' dedikçe üç kuruşa reklam yayınlatan sözde gazete severlerin de bi yerleri kalkar!
Kimsenin gözünün üstünde kaşın var diye bile eleştirmediği barışın kentinin belediye ise bu konuda parmağını bile kıpırdatmaz. Sayın Başkan yolda izde görürse, 'eee napıyon bakam?' der geçer. Memlekette bir çoğumuz tatlı su gazeteciliği yaptığımız için, ancak seçimden seçime ciddiye alınırız. "Aman ha batma. Dayan sen bize lazımsın"der sırtımızı sıvazlarlar. O günlerde hüngür hüngür ağlayanlar üç dört yıl selam bile vermez.
Evet, taraf tutan bir gazete olarak ve de gazete sahibi olarak battığımızı buradan açıkca ilan ediyorum. Onurlu bir gazetecilik yaptığım içinde öfkem yükseliyor. Nasıl cinnet  geçiren insanlar nasıl varsa; yakında cinnet geciren gazete de görebilirsiniz. Sayın başkanlar ve de hep öyle kalacağını sananlar! Tarafsız abiler!
Tabiki gazeteler olmadan da siz bu memleketi yönetebilir siniz. Hatta kendinize göre daha da iyi yönetirsiniz. Ama napalım, bizde onurlu birer basın emekçisi olarak burada yaşamak zorundayız.
Saygılarımla. 

İnşaat sektörü göz dolduruyor

Onlar çoğunlukla şehir dışında olduğu için fazla görmüyorsunuz. Çan yolu girişinde siloları yükselen hazır beton ve demir tesisleri, Çanakkale'de yüzlerce işçi çalıştıran müesseseler. Emek yoğun işgücünün yanısıra artık teknolojiyle de tanışan bu işletmelerden birisi olan Çetinkaya Beton'un piyasaya sürdüğü hazır sıva yeni bir ürün. Ve bu ürün piyasada bir ilk olacak. İnşaat kalitesinin olmazsa olmazı hazır betondan sonra, hazır sıva. Diğer firmalara da örnek olacak bu yeni ürünün kaliteyi ve hızı biraz daha yükseltmesi kaçınılmaz. Plastformun üç dört yıl önce başlattığı ve binaların dış görünümleriyle ilgimizi çeken yenilik nasıl tüm piyasa tarafından örnek alındıysa, hazır sıva gibi bir ürün de diğer firmalar tarafından hayata geçirilecektir.



Temmuz sıcağında Evet-Hayır yarışması!

Rahmetli Cenk Koray sunduğu pazar proğramlarının içindeydi. Pazar günleri; evet ve hayır demeden üç dakika dayanabilirseniz yarışmayı kazanırdınız. En çok güldüğümüz yarışmalardan birisiydi. Ne garip yıllar sonra bir pazar günü, hem de 12 eylül günü yine soruyorlar evet mi, hayır mı! Here iki cevabın da kazananı ve kaybedeni başka olacak. Ben Çanakkale'ye herhangi bir liderin geleceğini sanmıyorum. Şuanki tahminim yüz bine yakın evet, geri kalanı da hayır çıkar diye düşünüyorum. Çok çok zorlarsak bu rakamın 120 bini ancak bulacağı kanısındayım. Onun için de bu sıcakta, bu konuya fazla kafa bile yormayacağım. 2007 genel seçim sonuçları önümde duruyor. Yüzde 35 kusür oyla 106 bin oy almış AK Parti. Bu oyun tamamını 'evet' olarak sandığa yansıtırsa başarılı bir sonuç almış olur. Öbür tarafta CHP'de bu konuda baya asılacak gibi duruyor. Bizim Aykut şimdiden sırtında 'hayır' yazan tişörtüyle gezmeye başladı bile. 10 tane yaptırmış, kirlendikçe değiştirecek herhalde. Serdar Soydan ve ekibi ne zaman harekete geçer bilmiyorum. Ülgür Gökhan Başkan ise bu işe fazla bulaşmaz diye düşünüyorum. Çünkü Çevre Bakanlığından büyük bir ödenek peşinde koşturuyor bildiğim kadarıyla. Çanakkale'nin arıtma sorununu çözmeden belediye başkanlığına veda etmeyeceğine dair söz vermedi ama, bu nu da başarmak istiyor. Allah yardımcısı olsun. Zor bu işler.





9 Temmuz 2010 Cuma

Çanakkale siyasetini sancılı günler bekliyor..


Bu hafta İl Genel Meclisinde ortaya çıkan tablo, iyice kısırlaşmış olan Çanakkale siyasetini hareketlendirmeye yetti.
Başta bu konuya biraz değinelim.
AKP / MHP ortaklığı küçük bir demeçle son buldu.
Neydi o demeç ve kim verdi? MHP İl Başkanı Rıdvan Uz.
Ne dedi; GESTAŞ'ın adı değişsin DANİŞ AŞ olsun.
Neden böyle dedi? Yeni gelen gemiye alınan personelde siyaset güdüldüğünü öne sürdüğü için.
Ondan sonra ne oldu. MHP Grup Başkanı H. Rüştü Akgün AKP'ye sallamaya başladı.
Öküz öldü, ortaklık bitti!
Peki iki partinin ortaklığı döneminde ne oldu? Kimler karlı çıktı?
Bir Hasan Hüseyin Aytop meclis başkanı oldu.
İki Halil Rüştü Akgün GESTAŞ yönetim kurulu üyesi oldu.
Komisyonlar ve encümende iki parti yer aldı. Böylece bir buçuk yıl geçti.
Geçen bir buçuk yılda ne yaptılar?
Bol bol dış gezi. Başka iç gezi..
Başka köy hayırları..
Başka üç kuruş parayı da dağıttılar oraya buraya.
Yani anlayacağınız olan biten bu.

Şimdi gelelim Çanakkale siyasetinde önümüzdeki dönemin sorularına.
Bu sorular gelecek dönemin kilit soruları. Sancıların da merkezleri..
AKP'de birinci sıra milletvekili kim olacak?
Biliyorsunuz, gizli kutuya atılan oylar Ankara'da sayılır. Ne gören olur ne okuyan.
Onun için bu soruya verilecek en basit cevap Mehmet Daniş olur.
CHP'de ön seçim olur mu? Olursa kimler soralamaya girer?
Ön seçim yüzde yüz olur. Sıralamaya kimler girer bilemem.
Ama şu isimler ilk dörtte yer alır: Ahmet Küçük, Ali Sarıbaş, İsmail Özay, Serdar Soydan, Şükrü Kemerli. (Alfabetik sıraya göre dizdim. Kimse yanlış anlamasın!)
Peki MHP'de ilk sıra kim olur? Mustafa Kemal Cengiz'in dışında herkes olabilir bence.

İşte bütün mücadele yukarda saydığımız üç parti ve bu üç partinin çıkaracağı dört isim için.
Diyeceksiniz ki bu işin sancısı suncusu nerde?
Sancısı şurda, bu dört isim için dört yüz kişi mücadele verecek de ondan.
Bu mücadele de öyle böyle bir mücadele olmayacak.
Şimdiden de başladı zaten.
Sonra yine yazarız nasıl olsa. Acelemiz yok. Şimdi önümüzde referendum var ne de olsa.





Bu hafta alkışı hakedenler..

Ben de farkındayım, uzun süredir olumlu bir yazı yazmadığımın. Hatta internet üzerinden bu konuda çok da tepki alıyorum. Bardağın boş tarafıyla fazla meşğul olduğumu söyleyen çok. İşte onun için bu hafta stilde bir değişiklik yaparak olumlu şeyleri görmenize yardımcı olayım dedim. Çanakkale'de güzel işler yapan ve gerçekten alkışı hakeden arkadaşlarımızı yazmak istiyorum.
Başta GESTAŞ Genel Müdürü Hasan Yürükçü'yü kutluyorum. Beş yıl Dünya gazetesi temsilciliği yaptığım için 'altın çıpa' ödülünün ne anlam ifade ettiğini iyi bilirim. Öyle kolay kolay alınıp verilen bir ödül değildir. Denizcilik camiasında anlamı son derece büyüktür. Kendine özgü kural ve kaideleri olan bu sektörde o ödülü haketmeyen kimse kürsüye çıkamaz. Tekrar tebrikler Sayın Yürükçü. Ekibinle ve yönetim kurulunla daha güzel işler yapacağına eminim ve bu ödül var olan çalışma azmini daha da artıracaktır. Seninle gurur duyduğumuzu ve her zaman destek olmaya hazır olduğumuzu bilmeni isterim.
Püf noktası: Bekar. Mesai kavramı yok.

Rektör Ali Akdemir bir dönem daha kalmalı. Evet, bunu inanarak söylüyorum. Geçen hafta kendisiyle bir söyleşi yaptık. Açık açık konuştuk. Üniversitenin nereden nereye geldiğinin farkındayım. Ramazan Aydın'ın sağlıklı bir seçim yaptığını şimdi daha iyi görüyorum. Ali Hoca üniversitenin altyapı sorunlarını büyük ölçüde aşmış durumda. Kurumsal anlamda eksiklikler yok denecek seviyeye doğru ilerliyor. Üniversite yurtdışıyla sağlıklı ilişkiler kurmuş ve bu daha da gelişiyor. Tıp fakültesi keza gelişimini hızla sürdürüyor. Bunun için dört yıllık bir görev süresi bence yeterli değil. ÇOMÜ önüne koyduğu hedeflere bu kadroyla bir dönem daha ilerlemeli.
Püf noktası: Bekar. Mesai kavramı yok.

İsmail Emek. Bu ismi çoğu insan bilmez. Ama Çanakkale için olduğu kadar, Türkiye için de önemli bir şahsiyettir. Kooparatifçiliğin gelişmesinde ve bugün geldiği noktada İsmail Emek ismi önemli bir yer tutar. Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanlığı yanında Biga Köy- Koop Başkanlığını da yürütüyor. Tarım ve hayvancılık sektöründe söz sahibi olabilmeyi başarmış ve sözünü herkese dinletebilen bir insan. Tarım bakanına kafa tutabilen ender insanlardan birisi İsmail Emek. Onun için sizlerle paylaşmak istedim Çünkü kendisinden çok şey öğreniyorum. Ufkumu açan bir insan.
Püf noktası: Ne zaman nerede olduğu bilinmez. Mesai kavramı yok. Biraz eski toprak olduğu için evlenmeye fırsat bulmuş..

Çanakkale Belediyesi'nin görünmez kahramanı Handan Özyayla. İsmail Özay döneminde yetişmiş bir personel. Belediye Başkan Yardımcılığı görevine geldikten sonra en önemli projelerde onun imzasını görüyoruz. Belediyenin en önemli birimleri ona bağlı. Şuanda Ülgür Gökhan'ın hem sağ kolu hem de beyni durumunda. Disiplinli çalışmasını, insanlara saygılı ve seviyeli davranışlarıyla harmanlamayı başarabilen bir insan. Gece gündüz demeden işçileriyle bir araya gelebilen bir kişilik.
Püf noktası: Bekar. Mesai kavramı yok.

1 Temmuz 2010 Perşembe

Kayserili sizi nasıl gaza getirdi?

Kayserili geldi bir konuştu, pir konuştu!
Paralarınız banka kasalarına sığmıyor; taşıyor taşıyorrrr..
Çanakkale ili Kayseri aynı gelişmişlik ölcüsüne sahip haberiniz yokkk...
Siz almış başınızı gidiyorsunuzzzzz..
Sizi kimse tutamazzzz..
Siz büyüksünüz...
Siz yücesiniz..

Mustafa Baydok bu, Kayseri Sanayi Odası Başkanı..
Dikkat edin içinde 'ticaret' yok odanın..
Sanayici bu sanayici..

Davet etmişsiniz geldi. Gelirken de ben bu arkadaşlara ne söylerim, nasıl gönülleri alırım; hatta nasıl gaza getiririm de uzun süre beni unutamazlar diye baya çalışıp geldi.
Amacına da ulaştı. Adam yarım saat konuştu gitti. Biz on gündür bu adam ne dedi diye onu konuşuyoruz. Banka kasaları dolu mu boş mu diye konuşuyoruz. ÇASİAD Başkanı Hüseyin Yalman, 'babalar kazanıyor, oğulları boğazda tenke sefası yapıyor' diyor. Hayda, Hüseyin Bey etme eyleme. İki tane oğlun var. Maşallah. İkiside çalışıyor işte.
Öte yandan Müteahitler Birliği Başkanı Hayrettin Çetinkaya, birlikte iş yapma kültürümüz yok diyor. Güçbirliği oluşturamıyoruz diyor. Çanakkale büyük, herkese yeter ama hazımsızlık çekiyoruz diyor. Dediklerinin hepsi doğru. Çanakkale yüzölcümü bakımından baya büyük! Burda güçbirliği oluşmuyor; ancak asgeri müştereklerde menfaat birliği oluşabiliyor o da doğru. Hazımsızlık konusuna gelince; o zaten başlı başına bir problem. Çetinkaya bunu en iyi hisseden ve yaşayanlardan birisi çünkü, biliyor.

Evet, Kayserili geldi, konuştu, gitti. Bize de sofrayı toplamak düştü. Şimdi şunu açıkça ortaya koyalım.
Bir: Çanakkale'de sanayi var mı?
Var. İÇDAŞ, AKÇANSA, KALEBODUR..
Bu üç firmanın yıllık ihracaatı bir milyar dolar kusur. Bunun da 900 milyon doları İÇDAŞ'ın. Akçansa 60 milyon dolar, Kale gurubu da 40 milyon dolar ihracaat yapıyor. Geriye kalan tüm işletmelerin toplam rakamı ise 5 milyon doları ya buluyor ya da bulmuyor.
Yani neymiş; Çanakkale öyle sanayi şehri falan değil. Bir büyük firmanin rakamları bizi uçuruyor. Bunu Belediye Başkanızı Ülgür Gökhan bile anladı. Ne dedi; İÇDAŞ Çanakkale'nin alın teri.. Doğrudur. Orada binlerce gencimizin alın teri akıyor.

Başa dönersek ve aklımız tekrar başımıza gelirse unutmamamız gereken şu; Çanakkale turizm ve üniversite ile birlikte tarıma dayalı sanayi konusunda elverişle bir coğrafya. Bu arada madencilik de gelecek vaadediyor. Hepsi o kadar.
Siz Kayserili Baydok'un gazına gelipte, çocuklarımızı hazır yiyici, arkadaşlarımızı da hazımsız diye eleştirmeyin boşuna. Bu memlekette bu kadar olur.
Dostlukta, arkadaşlıkta, sanayicilikte, oda da, borsada, dernekcilikte.
Kimse kendini üzmesin!