25 Mart 2010 Perşembe

Memleketten başkan manzaraları

Aslında bugün manşete taşıdığımız AKAM anketi üzerine bir şeyler yazmam lazım. Ama nedense beynim hiç o tarafa gitmiyor.  Onun yerine bu hafta size, doğup büyüdüğüm, okullarında okuduğum Yenice ve beldelerinde ziyaret ettiğim sevgili belediye başkanı arkadaşlarımdan bahsetmek istiyorum. Çünkü, kırk yıldır köy meydanlarında oturan tanıdık yüzlerden kopamıyorum. Aynı yerde aynı sandalyede oturan hemşerilerim için, insanlarının gelecekleri için sağlam temeller atan arkadaşlarımı anlatmak istiyorum.
Veysel Acar’dan başlayalım. Yenice’de ikinci dönemini yaşıyor. Lise arkadaşım, Ankara’da ev arkadaşım; yıllardır milletin ağzıyla, dişiyle uğraşırken bir anda kendini belediye başkanlığı koltuğunda bulan arkadaşım. İnatçı, biraz da kel arkadaşım. Onun bu işleri yapacağını rüyamda görsem inanmazdım.
Bakın Yenice küçük falan bir yer ama yinede nüfusu altı bini buluyor. Evlerin yüzde 70’i tek katlı bahçeli şirin bir ilçe. Yani alan olarak geniş bir yer. İşte Veysel Acar, bu yerleşim yerinin önce su borularını, sonra atık su kanallarını değiştirdi. Çıkmaz sokaklarına kadar her yeri parke ve asfaltla kapladı. Yenice’nin meydanı diyebileceğimiz alın yeniden düzenlerken, dört katlı bir iş merkezi inşa etti. Yetmedi bir ana okulu yaptırdı. Yetmedi Tekel’in depolarını aldı. Yetmedi büyük bir kereste atölyesini aldı. Bunları ilk belediye başkanlığı dönemine sığdırdı. Ve tekrar seçildi. Şimdi ise Yenice ve civarındaki köylerin arazilerini sulamak için müthiş bir projeye imza atıyor. Yenice topraklarına döşeyeceği borularla çorak toprak bırakmıyor. 11 bin dekar alanı sulu tarıma geçiriyor. Bu belediye başkanın işimi diyeceksiniz! Haklısınız da. Ama Veysel Acar belediye başkanlığını çoktan aşmış durumda.
Ha en son yapacağı şeyi de söyleyeyim. Yenice’nin çarşı camisini yıkacak. Pazar yerini ve camiyi tekrar yapacak. İşte kısaca Veysel Acar portresi bu.
Gecelim Hamdibey’de Cahit Yıldırım’a. İktisat mezunu, Çanakkale Seramik’te başarılı işler gerçekleştirmiş bir arkadaşımız. O da kalktığı Hamdibey’e belediye başkanı oldu. İşte daha birinci yılında o da başladı. Beş trilyonluk altyapı yatırım. Bir trilyona yakın içme suyu projesi. Gittiğimde elinde metreyle yapacağı halısahanın çizgilerini belirliyordu. Odasına girdik. Masanın üstü projelerle dolu. Odasında yanan kömür sobasıyla karşılıkla yanıyorlar!..
Kalk şöyle dağa doğru gidelim. Hem de Necati’ye uğrarız diyoruz.
Hıdırlar yolundan ilerliyoruz. Yollarda orman işçileri. Kesilen meşe ağaçlarını düzenliyor. Hıdırlar kaplıcasına varıyoruz. İncin yok. Güzelim su kendi kendine akıp gidiyor. Dönüyoruz Akçakoyun’a. Necati  Çinçe. Soyadı gibi yerinde duramıyor o da. Sokakları sulatıyor toz olmasın diye. Sonra başlıyor anlatmaya. Akçakoyun’da ilk defa motokros yarışması yapacağım diyor. Şimdiden beş yüz kişi gelmek için rendevulaşmış. Afişleri hazırlıyorlar. 20 Mayıs’ta Akçakoyun dört gün boyunca dağda motor haydayacak misafirlerine hazırlanıyor.
İşte akşam güneşi dağların ardına doğru kayarken bende çıkıyorum yola. Çocukluğumun, gençliğimin geçtiği memleketimden hüzünle ayrılıyorum.
Ama orada bıraktığım arkadaşlarım var. Hepsi bir şeyler yapmak için uğraşıyor. Yapıyorlar da.

Haftanın Panoroması
Haftanın bunalanları
Demircioğlu Caddesi Esnafı

Günlerdir inşaati deva eden caddeyi en azından günde bir defa dahi olsun sulatmak için itfaiyeye yalvar yakar olan esnafın bunalmışlığı.

Haftanın hayırsever siyasileri

Cumhuriyet Meydanında vatandaşa fıstık camı fidesi dağıtan AKP’liler..

Haftanın alkışı

Zehir tacirlerine göz açtırmayan ve yine bu hafta bir operasyonla 24 şüpheliyi gözlem altına alan Çanakkale polisine büyük bir alkış…

Haftanın güzel misafiri
İrlanda Cumhurbaşkanı bayan Mary McAleese

Haftanın projesi

Çan ilçemize kurulacak olan Teknopark projesi..

Haftanın fıkrası

KUŞ BEYİNLİ...
Kadın kumar oynuyormus.Kocasıda arada sırada gidip soruyormus:
-Nasil gidiyor kanaryam?
-Kaybediyorum. 
Bir müddet sonra yine:
-Nasil gidiyor güvercinim?
-Kaybediyorum
Bu konusma bülbülüm, serçem diye devam edince ,arkadaşı sormus,
"Neden karına hep kus isimleriyle hitap ediyorsun?"
"-Bu kadar kişinin içinde kuş beyinli diyemem ya!" diye fisildamiş

18 Mart 2010 Perşembe

Çanakkale İÇDAŞ’ı bağrına bastı

Geçen hata il koordinasyon toplantısı vardı. Özel İdare Meclis salonu ağzına kadar doldu. Bölge müdürleri, daire müdürleri, belediye başkanları, kaymakamlar..
Özel idarenin önü son model onlarca aracı almadı. Ve bir o kadar personel. İçerde konuşulanlar ise, bu makamlara, araçlara değer mi dedirtecek cinstendi yine!.. Kimsenin kimseyi dinlemeye bile tahammülü yoktu bence. Zaten konuşmasını yapanda ufaktan sıvışıp gitti. Senede bir de olsa Çanakkale’ye gelip ne yaptıklarını anlatmak bile neredeyse zul geliyor bu adamlara bence!
Bu girişi niye yaptım diye sorarsanız onu da söyleyeyim, tutunacak bir dal; iş, ekmek arayan bu memleketin geleceği için çalışan insanların hikayesi için derim.
Görüyorsunuz, son bir aydır sizlere bölgemizin dev sanayi kuruluş İÇDAŞ’ın haberlerini sunuyoruz. Binlerce Çanakkaleli gence iş kapısı açan İÇDAŞ’ın başına gelenleri anlatıyoruz. Çünkü, bu topraklarda tutunmak; doğduğumuz yerde doymak için mücadele veriyoruz. Çocuklarımız, torunlarımız yanımızda büyüsün istiyoruz. Bunun için de bu topraklarda yatırım yapan ve iş sahası açan şirketlerimize sahip çıkmaya çalışıyoruz.
İşte İÇDAŞ’ın başına gelen bir musibet, bu acıdan bize bin nasihat kadar etkili oldu. Kendimize geldik. Uyandık.
Çanakkale’nin tüm kurum ve kuruluşları bir oldu. İÇDAŞ’a destek veriyor. İÇDAŞ Genel Müdürü Bülend Engin yapmak istediklerini anlatıyor. Hem de tek başına, mütevazi bir şekilde. Ömrünün yarısını verdiği ve bundan sonra da vermeye devam edeceği fabrikalarını anlatıyor.
Fabrikalar mezarlığına dönen Çanakkale’de, büyümek isteyen bir şirket..
Kendisini dünya çapında kabul ettirmiş, binlerce Çanakkaleli’ye ekmek kapısı açan firmasının sahiplenmesini istiyor.
Ben şunu açık söyleyeyim. Günün değişik saatlerinde İÇDAŞ’a işçi götüren DEĞİRMENCİK otobüslerini gördekçe ben mutlu oluyorum. Çan’a girerken, fabrikaların bacalarından yükselen buharları görünce mutlu olduğum gibi.
Kendi memleketimde karnım doyduğu için tanrıya şükrediyorum.
Onun için Çanakkale için çalışan herkese, her kuruma da büyük bir saygı ve sevgi duyuyorum.
Sonsuza kadar göğsümüzü kabartacak bir destan yazan atalarımızın yanı başında tüten ocaklarımız hiç sönmesin; bu memleketin sahibi olarak doğduk, sahibi olarak ölmek ve çocuklarımıza bırakmak en büyük dileğim.




Haftanın Panaroması

Dikkat Çeken

Vali Abdülkadir ATALIK

Göreve geldiği günden bu yana kendine özgü tarzını bürokratlara da anlatmaya çalışan; son il koordinasyon kurulu toplantısında da, ‘Asli işinizi yapın. Dairenizi gelen giden evrak yönetmesin’ diyerek beraber çalıştığı devlet memurlarının dikkatini çekti..

İlgi Çeken

Çanakkale’de yaşayan Roman vatandaşların çaktırmadan tespit edilmesi, ve ‘roman açılımı’ kapsamında ev sahibi yapılma düşüncesi..


Offf çektiren

Karayolları müdürlerinin projelerle ilgili verdiği bilgileri duydukça; ‘karayolları bırak bu yolları’ dedirten açıklamalar…

Temas noktası

Büyük önem verilen Avrupa Birliği konularıyla ilgili olarak, en yetkili temas noktası kılınan vali yardımcısı Ali Partal..

İçine edilen para!

Yıllardır süren tuvalet çalışmalarını bitiremeyen ve yine 500 bin lira harcayacak olan Truva Milli Parkı…

Alarm veren konu

Kumkale ovasına çeltik ekim izninin genişletilmesiyle birlikte ortaya çıkan sivrisinek alarmı..

Merakımız

25 Mart günü toplanarak GESTAŞ’ın iskele düzenleme projesini görüşecek Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma kurulu kararı…

9 Mart 2010 Salı

Ne yaptıkları anlaşılmasın diye Çanakkaleli de çalıştırmıyorlar herhalde!

İki üç yıl önce altınla yatıp madenle kalktığımız günleri unuttuk gitti! Ya da birileri unutturdu da diyebiliriz. Bakın iki yıldan bu yana unuttuğumuz altın madencileri neler yapmış. TECKCOMİNCO isimli şirket, COMİNCO’sunu atmış, TECK MADENCİLİK A.Ş. olmuş. TECK Madencilik Söğütalan köyü ve Kirazlı Köyündeki sahalarını ALAMOS MADENCİLİK adında yeni bir firmaya devir etmiş. Merkez ofisleri KANADA ve  MEXİCO’da bulunan firma, TECK Etili köyündeki yerlerini boşaltmış oraya ALAMOS Firması gelmiş. TECK’te yine Etili de kiraladıkları yere taşınmış.
TECK Madencilik Halilağa ve Muratlar bölgelerinde Bakır Madeni aramaya devam ederken,
ALAMOS almış olduğu sahalarda sondaj yaparak vakit geçiriyormuş; sonrasında ise altın çıkartmak için  2012 yılında işletme kurmayı planlıyorlarmış.
Gördüğünüz gibi kimse boş durmuyor. Geçimin yarı tarım yarı hayvancılıkla geçiren bölge insanları bazı şeyleri görüyor ama, onların da dilleri dönmüyor! Olanı biteni anlamaya da anlatmaya da..
Benim dikkatimi çeken ise, daha önce bu firmalarda çalışan Çanakkalelilerin dışarıya atılması. Bu bölgeden ne mühendis ne işçi çalıştırmamaları. Sizce de biraz garip değil mi?
Hadi bütün işler Ankara’da dönüyor onu biliyoruz. Madencilik kanunu da yine değiştirmeye çalışıyorlar. Ama bu bölgede yaşayan insanlara da hiç ihtiyaç duymamaları; ya da onları yok saymaları!..

Mustafa Kemal Cengiz açıklar belki

Bu arada MHP Milletvekilimiz Mustafa Kemal Cengiz’de, TBMM’de oluşturulan Madencilik Araştırma Komisyonu Basın Sözcüsü olmuş. Yaptıkları araştırmaları vekilimiz açıklıyormuş. Ha bu komisyona seçilenler ile ilgili de küçük bir araştırma yaptım. Sayın Vekilimizi zaten biliyorsunuz. 2004 yerel seçimlerinde bölgesinde 400 kişinin çalışacağı bir kalsit madeni bulmuştu. Bir firma seçimlerden sonra hemen işe başlıyordu. Ancak seçimler bitti; firma gitti!
Uçtu uçtu kuş uçtu. Armut piş ağzıma düş, düş oldu! Ama Cengiz yine belediye başkanı olduuu..
Değil mi?
He işte bu komisyonun başkanlığına da AKP Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu getirilmiş. Peki sayın vekilin özelliği ne, ‘Toprak koruma ve arazi kullanımı kanununda’ ısrarla değişiklik önergeleri vermesi. Cargill adlı ABD firmasının tarım arazisine kurduğu tesisin yasallaştırılması gibi algılanan bir işte üç kez önerge veren vekillllll!
Şimdi bu komisyon çalışıyormuş. Ben de yeni öğrendim. Hatta geçen haftalarda bizim vekil Sayın Cengiz, Ege Çevre ve Kültür Platformu 3. kurultayına gitmiş. 27/28 Şubatta iki gün süren kurultayda da bir konuşma yapmış. İşte demiş ‘biz de çalışıyoruz; şunlarla bunlarla görüştük; onları dinledik’ Ama o da ne salonda bir uğultu kopmuş. Altın madencileriyle canla başla mücadele veren kurultay delegelere başlamış bağırmaya; “Dinlenecek en son kişileri dinlemişsiniz. Bunlar bilim adamı değil, altın şirketlerinin adamı” demezler mi. Tabi bizim vekil Sayın Cengiz al al olmuş. Ve ‘dinleyeceğiz, dinleyeceğiz herkesi dinleyeceğiz’ demiş. Türkiye’nin dört bir yanından gelen çevreciler inanmış mı inanmamış mı orasını bilemiyorum.
Benim bu haftalık size aktaracaklarım bunlar. Aşanda da yerini koruyan bir konumuz.


Bana dava açanların ve açacakların dikkatine

Çanakkale’de mahkemeye verilen ender gazetecilerden birisiyim. Ekürüm Güngör Yıldız’ı da peşimde sürüklerim. Ama o ucuz yırtıyor!
Halen üç davam devam ediyor. Vali Yardımcısı Tahir Demir’e karnede üç verdiğim için o da sağolsun dava açtı. Mahkemede görüşeceğiz.
Giden Çan kaymakamı Ahmet Ümit’te 10 bin liralık tazminat istiyor. Hem de 2008 tarihinden itibaren siz hesabı yapın. Çanakkale’nin azimli avukatlarından Zeki Tezel’de sağolsun 7100 lira istiyor. İstemek onların hakkı. Karar hakimin.
Yalnız ben de artık şöyle bir yol izleyeceğim. Bundan sonra yazdıklarımın suç unsuru taşıyıp taşımadığına İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Kürsüsü öğretim üyelerinin oluşturduğu bilirkişi raporu da istenecek. Yani masraflar yükseliyor.
Artık bu tazminatların üstüne mahkeme masrafları da binince ne yaparım bilmiyorum. İçimden sizlerle paylaşmak geldi.


Dikkatimi çekenler

BİT
Geçenlerde televizyonda bit ilacı reklamı gördüm. Reklam yapacak kadar para kazanıyorlarsa, memleket baya bitlenmiş diye düşündüm. Ne dersiniz?

Dikkat çekenler

Karar defteri ve makbuz

Sigara yasağını denetleyen dokuz kişilik bir ekip var biliyorsunuz. Bu ekip artık resmi kurumları ve işletmeleri de geziyor. Yani bir bakmışsınız odanızdalar. Ona göre. Ayrıca her işletme ve kurum bir ‘karar defteri’ ve de ceza makbuzu bulundurmak zorunda. Bunu da eksik etmeyin. 

1 Mart 2010 Pazartesi

Beni kovacak kimsi yok ki!




Geçen hafta üçlü zirveden çıkıp, il başkanlarına seslenen Başbakan Reçep Tayyip Erdoğan’ı dinleyince bana da bir şeyler oldu! Başbakan ‘baş kakan’ gibi, gazete patronlarının başlarına ‘kaka çaka’ ‘çaka kaka’ ‘paralarını siz veriyorsunuz. Yazdıklarından da siz sorumlusunuz’ deyince ‘basın özgürlüğü’ falan filan kalmadı. Ne basını, ne gazetesi, ne televizyonu! Sizler iş adamısınız, o kadar’ dedi. Yani ben gazete mazete tanımam dedi.
E şimdi sana ne oldu diyebilirsiniz? Ben o konuşmayı dinleyince biraz kimyam değişti. Beraber çalıştığımız Ali Murat’a, “bu hafta manşet ne yapalım” derken birden “keçiler” geldi aklıma.
Geçen lokantada; ‘oğlak eti çıkmadı mı daha’ dediğimde; rüyanda görürsün demişlerdi. Benim burcumda oğlak olduğu için severim etini.
Hem patron falan da kızmaz bu manşete diye düşündüm.
Velhasıl haberi manşete oturduk. Okumuşsunuzdur.
Ama bu arada Ali Murat çok ciddi olduğumu ve haberi de yazdığımı görünce; ‘abi sen ciddi misin ya! Şimdi oğlak haberini mi manşet yapacaz’ diye çıkıştı. Ben de evet, ne güzel haber işte dedim.
Allah Allah dedi. Abi dedi; sana bişeyler oldu Başbakan’ı dinlediğinden beri. Ne güzel hiç dinlemezken gayet iyiydin. Açma şu televizyonu. Gazeteden oku ne dediğini…
Evet Ali Murat haklıydı. Televizyondan izlememeliydim konuşmaları. Etkileniyorum..
Sonra Ali Murat bana döndü; ‘abi sen patronsun biliyorsun, seni kim kovacak. Sen gazetecisin abi kendine gel’ deyince uyandım.
Ve şükrettim halime..
Ama yinede normale dönmem için biraz daha televizyondan uzak durmam lazım. Çünkü birden çıkıyor insanın karşısına. Bu canlı yayın işine belli olmuyor. Tak karşında Başbakan! Nereye kaçacaksın, hangi kanala tüğsen yine Başbakan!


İşimize dönelim o zaman

 Evet işimize dönelim. Bizim görevimiz kamu adına halkı aydınlatmak. Kamunun, halkın sesi olmak. Yüreği olmak..
Bunlar gerçekten çok yüce değerler. Bu değerleri korkmadan; satmadan savunmak zorundayız. Hürriyet Gazetesinde yetişen bir gazeteci olarak, Simavi’nin sözü hep aklımdadır; ‘kalemini kır ama satma’
Biliyorsunuz Vergi Haftası kutlandı. Defterdar Sacide Şakar hafta boyunca ziyaretler gerçekleştirdi. Kabuller de bulundu. Orada söylediği bir söz dikkatimi çekti; ‘550 adamım var. 550 inşaat var. Hanginin başına gidiyem’
Bizim gördüğümüz yeni yetme müteahitleri; siyah ciplerini gördüğünü ima etti.
Sanırım vergi adaletiyle ilgili konuşuyordu. Yani denetimlerimizi çok zor şartlarda yapıyoruz demeye getirdi. Yetersiz insan gücü..
Oysa Maliye Bakanlığı’nın bütçeden aldığı pay bir hayli yüksek. Ama yine de sorun çözülemiyor. Buna karşı iş arayan binlerce muhasebe elemanı boşta geziyor. SMMO Başkanı Hakkı Alacaoğlu, muhasebe bürolarının hızla arttığını söylerken bunu tam anlatmasa da gerçek buydu.
Öbür yandan maliye çalışanları sendikası da bir açıklama yaptı; ücretlerin yetersizliğinden yaptıkları işe karşılık aldıkları payın azlığından yakındı. Haklı olarak.
Kurum müdürleri bu konularda fazla sesini çıkaramıyor. İpler siyasetin, iktidarın elinde.
Mesela yine savcıları hakimleri konuşuyoruz. Türkiye’nin gündemindeler. Hükümet yargı reformu derdinde. Ama onlara derdini soran yok. Adalet Bakanlığı mütçeden yüzde 1 bile pay almıyor. İçler acısı bir durum. Dört bine yakın hakim savcı açığı var.
Çanakkale Adliyesine baktım. Başsavcımız Fevzi Argıç ile beraber dokuz savcı görev yapıyor. Keza hakimler de aynı. Ağır Ceza Hakimi Hayri Demir ile birlikte 12 hakim görev yapıyor. Binlerce dosya önlerinde.
İçinde oturdukları bine ise çürük. Öyle böyle değil resmen çürük. Olası bir depremle yerle bir olacak bir bina. İçinde adalet dağıtılıyor.
İşte adaletli bir şekilde vergi toplamaya çalışan bir kurum ve adalet dağıtan diğer kurum. İkisin de hali ortada.
Vekillerimize saygılarımla…